Zihnin Sana Ne Söylüyor?

Tarafından yazılmıştır
Paylaş

Stanford Üniversitesi’nde 1950 yılında, Festinger tarafından yapılan bir deneyde insanların en çok kendilerine yalan söylediği kanıtlandı. Zihnimizde oluşan zıtlıklar fark etmesek bile bizi yıpratır. Aslında bu bir yandan hissettiklerimizi dışa vuramamaktan, saklamaktan, kendimize yalan söylemekten kaynaklanır. Beraberinde sosyal ilişkilerde zayıflığa neden olur. Şöyle ki:

 Deney için seçilen iki grup üniversite öğrencisinden ilk gruptaki öğrenciler bir odaya alınıyor ve gereksiz bir iş yaptırılıyor. Devamında öğrenciler şikayet etmeye, yakınmaya başlıyor. Sırayla odadan çıkarılan deneklere bir anket yaptırılıyor. Deney yaptıran psikologlar deneklere, karşılaştıkları diğer gruba deneyin ne kadar eğlenceli ve yararlı olduğundan bahsetmelerini istiyor. Deneklerin bir kısmına 20 dolar verilirken bir kısmına para verilmiyor. Sonuç olarak para verilen denekler ikinci grupla karşılaştıklarında deneyin çok sıkıcı ve gereksiz olduğunu söylerken para almayan denekler aslında çok zevkli ve yararlı olduğunu söylüyor.

Festinger’e göre zamanla veya çevresel faktörlerle edindiğimiz tüm değerler kişiliğimize yön verir. Ancak asıl sorun bundan sonra başlar. Kişiler zaman içinde bu değerlerine tezat oluşturabilecek birtakım verilerle karşılaşabilirler. Bu veriler kendi varsayımlarıyla çelişirse bilişsel çatışma oluşur. Böylece, insan birçok değere sahip olabilir; bu değerler futbol takımı, din, siyasi parti gibi genel bir konu olabileceği gibi daha özel konularda olabilir. Örneğin sevmediğimiz bir insan hakkındaki ön yargılarımız gibi. Eğer bir konuya tamamen inanıyorsak onun yanlış tarafını görmezlikten geliriz ve fikrimize sıkı sıkıya bağlı kalırız. Gerçeklerle yüzleşmek istemeyiz. Bir nevi kendimizi kandırırız;

 Alkol kullanan bir kişiyi ele alalım muhtemel ki alkol kullanan kişi alkolün sağlığa zararlı olduğunu bilir hatta öldürücü olduğunu bile kabul eder. Ancak zamanla karşıt görüş saldırıları veya duymak istediği şeyleri iddia eder hale gelebilir. 80 yaşındaki dedesinin uzun zamandır alkol kullandığını ancak sağlık durumunun gayet yerinde olduğunu belirtir.

 Biz davranışlarımız ve tutumlarımız arasındaki dengeyi çoğu zaman sağlayamıyoruz. Aslında beynimiz bunu neden yaptığımızı kendimize sormamıza yardımcı oluyor. Sonucunda bilişsel uyumsuzluk oluşuyor. Bir yandan içimiz içimizi yiyor, kabullenemiyoruz. Ama bir yandan da söylediğimiz yalana inanmak istiyoruz. İnsan doğası gereği bunu yapıyor ve tek bir gerçeğe kendini inandırıyor. Bunu yapamazsak ruhsal olarak çökkünlük yaşayabiliyoruz. Kısacası genellikle davranışlarımız bir süre sonra düşüncelerimizi oluşturuyor.

  • Çok beceriksizsin.
  • Sen yapamazsın.
  • Hatalısın.
  • Düzelmez ve düzeltemezsin.
  • Asla beğenilmezsin… gibi olumsuz tutumları yineleyip, kendimize atfetmememiz dileğiyle.
Makale Etiketleri:
· ·
Makale Kategorileri:
Psikolojik deneyler

Yorumlar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir