Farklılıklarımızla bir araya gelir, aynılıklarımızla buluşuruz. Birbirimizi bir yere kadar kabul eder, kabullenemediğimizde ise payımıza saygı duymak düşer. İnsana yakından baktığımızda, ruhen istek ve ihtiyaçlarının benzediğini görürüz. İyi bir hayat sürdürebilmemiz için ihtiyaçlarımızın farkında olmamız çok önemlidir. Nitekim bir ömür kendimizi anlama telaşımızda bu yüzdendir.
Lain Reid’in “Her Şeyi Bitirmeyi Düşünüyorum” adıyla 2016 yılında yayımlanan romanından uyarlanan film, 2020 yılında sinemaseverlerle buluştu. Henüz yeni karşımıza çıkan bu filmi bende psikolojiseverlerle buluşturmayı istedim. Bu film, korku ve dram türündedir. Korku ve dram sevmiyorsanız ön yargılarınızı bir kenara bırakınız!
Filmin ilk sahnesinde, genç bir kadının erkek arkadaşıyla buluşmasını ve erkek arkadaşının ailesiyle tanışmak için soğuk, sert ve karlı bir havada yolculuğa çıkışını göreceksiniz. Bu yolculukta çiftin konuşmalarının içeriği sanattan, edebiyattan, müzikten ve fizikten besleniyor. Bu sahnelerde entelektüel ve kültürel birikimin harmonisiyle buluşacaksınız. İlk sahnelerde ne olduğunu ve nelerin yaşandığını anlamayacağınıza eminim. İzlediğiniz sahneleri aklınızda toparlamak biraz zaman alacaktır. Bu yüzden acele etmeyin ve kendinize zaman verin. Filmin sonuna kadar sabırlı olup, iyi odaklanmanızı öneririm. Normalde bir filmi iki kez izleyemeyen biri olarak, bu filmi ikinci kez izlemenizi de tavsiye ediyorum. Çünkü film, gerçekten bir insanın karmaşıklığı kadar karışık. İlk izlediğinizde filmi anlayabilirseniz, siz gerçekten çok zeki birisiniz! Unutmayın ki, hiçbir şey göründüğü gibi değildir.
Bazen arzularımız önemsizmiş gibi yaşarız. İstediklerimizi yok sayarız. Sevdiklerimize “hayır” diyemeyiz. Aslında tekrar yaşanmayacak ve geri gelemeyecek tek bir ömrümüz var. Hepimiz bu noktada aynı şeyleri ararız. Uzun ve verimli bir ömür… Geriye dönüp baktığımızda, başarılarımızla gurur duyacağımız ve sevdiklerimizle desteklendiğimiz bir hayat görmek isteriz. Peki ya sizin, kendinize ait bir hayatınız var mı?
