Sahte Hasta Deneyi (Rosenhan Deneyi)
Rosenhan’ın Deneyi Yapma Amacı
Stanford Üniversitesi’nde öğretim üyesi olan psikoloji profesörü David Rosenhan’ın aklına takılan bir soru vardı: ‘Eğer delilik ve akıllılık mevcutsa onları nasıl bilebiliriz?’. 1934 yılında, psikoloji ve psikiyatri ile ilgilenen Ruth Benedict’in anormallik ve normalliğin evrensel bir kavram olmadığını ve bir kültür için normal olanın diğer kültürlerde anormal kabul edileceğini iddia etmesiyle Roshenhan’ın aklındaki soru gittikçe derinleşmeye başladı. Aklındaki sorulara cevap bulabilmek amacıyla bir deney tasarladı ve bu deney 1973 yılında Science dergisinde yayımlandı. Psikiyatrik tanıların ne kadar doğru olduğunu anlayabilmek adına yapılan bu deney ‘Pat Deneyi’ ya da diğer adıyla ‘Rosenhan Deneyi’ olarak literatürde yer aldı. Büyük ses getiren bu deneyden sonra psikiyatrik tanıların psikoloji biliminde ne kadar etkili ve önemli olduğu ciddi bir şekilde tartışılmıştır.
Deney Süreci
Rosenhan ve arkadaşları (beş erkek ve üç kadın olmak üzere toplamda sekiz kişi), deneyi gerçekleştirmek için akıl sağlıkları yerinde olmasına rağmen hasta rolüne girerek halüsinasyonlar gördüklerini ve bazı psikolojik rahatsızlıklar yaşadıklarını söylediler. Bu grupta; üç psikolog, bir psikoloji öğrencisi, bir pediatr, bir psikiyatrist, bir ev hanımı ve bir de ressam vardı. Bunun yanında gruptaki kişiler klinikteki görevlilere kendilerini takma isim kullanarak tanıtmışlar ve gerçekte kim olduklarını gizlemişlerdir. Böylece hastane onları araştırsa bile gerçekte kim olduklarını ögrenemeyecekti. Bu faktör deney açısından önemli bir durumu teşkil ediyordu. Rosenhan ve arkadaşlarının amacı kendilerini kliniğe kabul ettirmekti. Bu çabaları neticesinde hasta olarak kabul edildiler ve kliniğe yerleştirildiler. Sonrasında sahte hastalar klinikteki görevli kişiler tarafından psikiyatrik tanılar aldılar. En az 7 en çok 52 gün boyunca klinikte tutulan sahte hastalara ‘şizofreni’ teşhisi konulmuştu. Öyle ki bir görevleri de hastane hakkında rapor tutmak olan sahte hastaların, sürekli deftere bir şeyler yazmaları onların şizofreni hastası oldukları düşünüldüğü için normal karşılanmış ve bu davranışları klinikteki görevliler ve hastalar tarafından hiç fark edilmemiştir. Deney gereği sahte hastalar kendilerine tanı konulduktan bir süre sonra normal davranışlar sergilemeye başladılar. Klinikteki görevlilere kendilerini iyi hissettiklerini söyleseler bile görevliler onları ciddiye almayarak sahte hastaların eğer antipsikotik ilaçlarını alacaklarsa serbest bırakılacaklarını belirttiler. Bir süre sonra klinikten ayrılmaların izin verildi ancak yine de kimse onların akıl sağlıklarının iyi olduğunu düşünmüyordu. Hastalıklarının sadece gerileme döneminde olduğu düşünüldüğü için bırakılıyorlardı.
Sonuç
Bu deneyin tek bir hastane ile sınırlı kalmadığı ve ülkenin beş farklı eyaletinde bulunan diğer hastanelerde de tekrar edilip aynı sonuçlara ulaşıldığını belirtmekte fayda vardır. Bu çalışma, psikolojinin henüz tam anlamıyla gelişmediği bir zaman diliminde yapılmış olsa da ‘hastalığın tanısının ya da gerçekten olup olmamasının’ belirlenmesinde büyük boşluklar olduğunu göstermektedir. Rosenhan’ın bu araştırması sonucunda APA (American Psychological Association) akıl hastalıkları hakkındaki el kitabını değiştirdi ve psikolojik rahatsızlardaki tanı ve tedaviye karşı farkındalığın artması konusunda bir bilinç yarattı.